TCMB PPK Özeti: Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir

  • 14.06.2018 14:10

Merkez Bankası, Mayıs ayında üretici fiyatları kaynaklı maliyet
baskılarının bir önceki aya kıyasla önemli ölçüde artarak güçlü
seyrini koruduğunu bildirdi.
7 Haziran tarihinde gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu
toplantısının özeti yayımlandı.
Özette çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları artırdığı, ana
eğilimlerin yüksek seyretmeye devam ettiği belirtilerken, "Merkez
Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki bütün
araçları kullanmaya devam edecektir. Enflasyon görünümünde belirgin
bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş
kararlılıkla sürdürülecektir." denildi.
PPK özetinde şöyle denildi:
"Mayıs ayında tüketici fiyatları yüzde 1,62 oranında artmış,
yıllık enflasyon 1,30 puan yükselerek yüzde 12,15 olmuştur. Bu dönemde
enflasyondaki yükselişin alt gruplar geneline yayıldığı gözlenmiştir.
Üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskıları bir önceki aya kıyasla
önemli ölçüde artarak güçlü seyrini korumuştur. Bu gelişmelerle
çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonları artmış, ana eğilimleri
yüksek seyretmeye devam etmiştir.
Mayıs ayında gıda ve alkolsüz içecekler grubu yıllık enflasyonu
2,19 puan artarak yüzde 11,00 seviyesine yükselmiştir. Gıda grubu
yıllık enflasyonundaki artış, işlenmemiş gıdadan kaynaklanmış
işlenmiş gıda yıllık enflasyonu ise düşüşünü sürdürmüştür.
Mevsimsellikten arındırılmış işlenmemiş gıda fiyatlarında belirgin bir
artış gözlenmiş, özellikle sebze, patates, beyaz ve kırmızı et ile
yumurta gibi bazı kalemlerdeki fiyat artışları dikkat çekmiştir. İlk
çeyrek genelinde yüksek seyreden işlenmiş gıda fiyat artışları Nisan
ayından sonra bu dönemde de yavaşlamaya devam etmiş grup yıllık
enflasyonu yüzde 13,42 seviyesine gerilemiştir.
Enerji grubunda fiyatlar Mayıs ayında yüzde 1,74 oranında artmış,
grup yıllık enflasyonu 3,18 puan yükselerek yüzde 15,17’ye ulaşmıştır.
Bu gelişmede döviz kuru gelişmeleri ve petrol fiyatlarının seyrine ek
olarak geçen yılın aynı dönemindeki düşük baz etkisi belirleyici
olmuştur. Akaryakıt ürünlerinde yapılan vergi düzenlemesine (maktu
özel tüketim vergi tutarlarının uluslararası petrol fiyatları veya
döviz kurlarına bağlı olarak yurt içi rafineri çıkış fiyatlarında
meydana gelecek değişimler kapsamında yeniden belirlenmesi) bağlı
olarak, Haziran ayında enerji grubunda fiyat artışlarının yavaşlaması,
ancak grup yıllık enflasyonunun yükselişini sürdürmesi beklenmektedir.
Mayıs ayında hizmet grubu fiyatları yüzde 1,17 oranında yükselmiş,
grup yıllık enflasyonu 0,25 puan artarak yüzde 9,52 olmuştur. Grup
yıllık enflasyonundaki yükselişte ulaştırma ve lokanta otel grubu öne
çıkmıştır. Ulaştırma hizmetleri enflasyonundaki artışta karayolu ile
yolcu taşımacılığı fiyatları belirleyici olurken lokanta-otel grubunda
gerek yemek hizmetleri gerekse konaklama hizmetleri enflasyonunda
artış kaydedilmiştir. Bu gruplarda, döviz kuru, petrol fiyatı ve gıda
fiyatları kaynaklı maliyet baskılarının yanı sıra turizmdeki olumlu
görünüme bağlı talep yönlü etkiler de hissedilmiştir.
Temel mal grubu yıllık enflasyonu 0,52 puan artarak yüzde 15,98’e
ulaşmıştır. Bu dönemde yıllık enflasyon giyim grubunda bir miktar
gerilemiş, diğer alt gruplarda ise yükselmiştir. Dayanıklı mal
grubunda bir süredir devam eden güçlü fiyat artışları Mayıs ayında da
sürmüş, bu artışta otomobil ve beyaz eşya fiyatları öne çıkmıştır.
Diğer temel mallar grubundaki fiyat artışında ise, döviz kuru
etkilerine bağlı olarak, konut bakım-onarım malzemeleri ile ev
temizlik ürünleri gibi ithal bileşeni yüksek kalemler öne çıkmıştır.
Özetle, Türk lirasındaki birikimli değer kayıpları Mayıs ayında temel
mal grubu enflasyonundaki yükselişin ana belirleyicisi olmuştur.
Haziran ayında baz etkisi ve maliyet yönlü unsurların yıllık
enflasyon üzerinde yükseltici etkilerinin devam etmesi beklenmektedir.
Bunun yanı sıra, öncü göstergeler işlenmemiş gıdanın bazı alt
kalemlerinde mevsimsel normallerin oldukça üzerinde fiyat artışları
gözlenebileceğine işaret etmektedir. Büyük ölçüde geçici nitelik
taşıdığı değerlendirilen bu hareket yakından takip edilmektedir.
Sonuç olarak, enflasyondaki yükselişte temelde maliyet yönlü
gelişmeler etkili olmaktadır. Bununla birlikte, fiyat artışlarının alt
kalemler bazında genele yayılan bir nitelik gösterdiği dikkat
çekmektedir. Talep koşullarındaki ılımlı görünüme rağmen enflasyon ve
enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler fiyatlama
davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam etmektedir.

Enflasyonu Etkileyen Unsurlar

2018 yılı ilk çeyreğine ilişkin veriler, iktisadi faaliyetin
gücünü koruduğuna işaret etmiştir. Sanayi üretiminin dönemlik artış
hızında önceki çeyreklere göre ivme kaybı gözlense de, yıllık artış
oranı yüzde 9,8 ile yüksek bir oranda gerçekleşmiştir. Bu dönemde,
inşaat faaliyetine ara girdi sağlayan sektörler ile turizm bağlantısı
güçlü faaliyet kolları sanayi üretimini desteklemiştir. Veriler,
sanayi dışındaki sektörlerde de faaliyetin ılımlı bir seyir izlediğine
işaret etmektedir.
Yılın ilk çeyreğinde dönemlik büyümenin sürükleyicisinin yurt içi
talep olduğu görülmektedir. İlk çeyrekte, özel tüketimin artmaya devam
ettiği, yatırımlardaki artışın ise kamu kesiminin de desteğiyle
ağırlıklı olarak inşaat sektörü kaynaklı olduğu değerlendirilmektedir.
Altın ithalatındaki artış eğiliminin sürmesine rağmen, altın hariç mal
ihracatı ve turizm gelirlerinde gözlenen güçlü seyirle net ihracatın
dönemlik büyümeye pozitif katkı yapacağı tahmin edilmektedir.
Son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyette dengelenme
eğilimine işaret etmektedir. Yılın ikinci çeyreğine ilişkin verilere
göre dış talep gücünü korumaktadır. Küresel büyüme görünümündeki
olumlu seyirle birlikte dış talepteki artışın ve dış piyasalarda pazar
çeşitlendirme esnekliğinin ihracat üzerindeki olumlu etkisi
sürmektedir. Kurul, turizm ve taşımacılık gelirlerindeki toparlanmanın
oldukça güçlü seyrettiğini ve bu görünüm altında net ihracatın
dönemlik büyümeye ikinci çeyrekte de olumlu katkı sağlayacağını not
etmiştir. Önümüzdeki dönemde mal ve hizmet ihracatının büyümeye güçlü
desteğinin süreceği ve yurt içi talepteki dengelenmeyle beraber cari
işlemler açığındaki artış eğiliminin duracağı öngörülmektedir. Bununla
birlikte, enerji fiyatlarında ve altın ithalatında gözlenen yükseliş
cari işlemler dengesindeki iyileşmeyi geciktirmektedir.
İkinci çeyrekte iç talep daha ılımlı seyretmektedir. Anket
verileri tüketici güveninde ve özellikle iç piyasaya yönelik üretim
yapan firmaların sipariş eğilimlerinde zayıflamaya işaret etmektedir.
Mevcut görünüm, iktisadi faaliyetin kademeli olarak ana eğilimine
yakınsayacağı yönündeki geçmiş öngörülerle uyumlu bir biçimde iç talep
kaynaklı yavaşlama sinyalleri içermektedir. Yakın dönemde, finansal
piyasalarda yükselen oynaklık ve belirsizlik algılamaları, Türk
lirasındaki değer kaybı ve finansman maliyetlerindeki artışlar
yatırımlar kanalıyla yurt içi talebi sınırlayabilecektir. Buna
karşılık, destekleyici mali tedbirlerin etkisiyle yurt içi talepteki
yavaşlamanın ılımlı bir şekilde gerçekleşeceği öngörülmektedir.
İlk çeyrekte, iktisadi faaliyetin gücünü korumasıyla birlikte
istihdam artışları ve işsizlik oranlarındaki düşüş sürmüştür. Öncü
göstergeler, önümüzdeki dönemde iktisadi faaliyetteki dengelenmeyle
birlikte, işgücü piyasasında süregelen iyileşmenin hız kesebileceğine
işaret etmektedir.
Özetle, son dönemde açıklanan veriler iktisadi faaliyetin ilk
çeyrekte gücünü koruduğuna, ikinci çeyrekte ise yurt içi talepteki
dengelenmeyle birlikte ana eğilimine yöneldiğine işaret etmektedir.

Para Politikası ve Riskler

Küresel ekonomiye ilişkin veriler, büyümenin gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkelerde istikrar kazandığını ve gücünü korumaya
devam ettiğini göstermektedir. Yılın ilk çeyreğine ilişkin veriler
küresel büyümenin bir önceki çeyreğe kıyasla hızlanmış olduğuna işaret
ederken, yıl sonuna ilişkin görünüm olumlu seyrini korumaktadır. Buna
paralel olarak yükselen emtia fiyatları ve enerji fiyatlarına karşın,
tüketici ve çekirdek enflasyon oranları küresel ölçekte ılımlı
seyretmeye devam etmektedir.
Önümüzdeki dönemde küresel büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü
risklerin daha belirgin olduğu değerlendirilmektedir. Küresel büyüme
görünümünü aşağı çekebilecek başlıca risk unsurları, jeopolitik
gelişmeler ve dış ticarette artan korumacılık söylemleridir. ABD’nin
demir çelik ve alüminyum ithalatına getirdiği ek gümrük tarifesinin
Avrupa Birliği ülkeleri için de uygulanacağını açıklaması ve politik
belirsizlikler, Avrupa Birliği Bölgesi’nde yılın ilk çeyreğinde
yavaşlayan iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı
tutmaktadır. ABD’de yasalaşan vergi reformunun ABD ve dış ticaret
ortaklarının büyümelerini olumlu etkileme potansiyeli ise küresel
büyümeye dair yukarı yönlü temel risk olarak görülmektedir.
ABD’nin Mart ayında demir çelik ve alüminyum ithalatına ek gümrük
tarifesi uygulayacağını açıklamasının ardından, Haziran ayı başında,
söz konusu tarifenin uygulanacağı ülkeler kapsamını genişletmesi dış
ticarette korumacılığın küresel ölçekte artma olasılığını
yükseltmiştir. Nitekim, söz konusu politikaya taraf olan ülkeler,
ticarette korumacılığın artmasına yol açacak karşı adımları gündeme
getirmektedir. Bu politikaların küresel büyüme üzerindeki olası
negatif etkileri, taraf olan diğer ülkelerin tepkilerinin şekline ve
boyutuna bağlı olarak değişebilecektir.
Küresel enflasyona dair riskler değerlendirildiğinde, jeopolitik
gelişmeler ile dış ticaret politikalarına dair belirsizliklerin, başta
enerji ve metal olmak üzere, emtia fiyatları üzerinde yukarı yönlü
risk oluşturabileceği görülmektedir. Ayrıca, gelişmiş ülkelerde düşen
işsizlik oranlarına paralel olarak ücretlerin mevcut eğilimlere
kıyasla daha hızlı bir şekilde artma olasılığı da enflasyonu
artırabilecek en önemli risk unsurudur.
Yakın dönemde, gelişmiş ülkelerde finansal koşullar sıkılaşmıştır.
Güçlü talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki yükselişe bağlı olarak
enflasyonun hızlanması ihtimali bu ülkelerin para politikalarında
öngörülenden hızlı bir sıkılaşma sürecini tetikleyebilecek bir risk
oluşturmaktadır. Amerikan Merkez Bankası’nın (Fed), 2018 yılının geri
kalanında üç faiz artışı yapma olasılığına bağlı olarak, Nisan ayı
ortalarından itibaren, ABD tahvil getirileri artmıştır. Değerlenme
eğilimine giren ABD dolarının da etkisiyle, yakın dönemde küresel
finansal piyasalarda dalgalanmalar meydana gelmiş, gelişmekte olan
ülkelere yönelik risk algısı bozulmuş, döviz kurlarında değer kaybı ve
oynaklık artışının yanı sıra portföy akımlarında zayıflama
gözlenmiştir.
Küresel finansal piyasalardaki dalgalanmanın yurt içi finansal
koşullar üzerinde sıkılaştırıcı etkileri olmuştur. Bu doğrultuda, risk
priminde artış, portföy akımlarında düşüş, Türk lirasında değer kaybı
ve oynaklık artışı, piyasa ve kredi faizlerinde ise artış
gözlenmiştir. Jeopolitik gelişmelerin yanı sıra enflasyon ve cari açık
gibi makro göstergelerdeki görünüm, Türkiye’nin küresel dalgalanmalara
olan hassasiyetini artırmıştır. Risk primindeki yükseliş ve portföy
akımlarındaki azalışa bağlı olarak Türk lirası diğer gelişmekte olan
ülkelerin para birimlerine kıyasla daha fazla değer kaybetmiş ve daha
dalgalı bir seyir izlemiştir. Kredi piyasasına bakıldığında, 2017
yılında uygulanan KGF desteğinin kredileri ivmelendirici etkisinin
büyük ölçüde ortadan kalktığı ticari kredilerin yanı sıra başta konut
olmak üzere bireysel kredilerde de dengelenme olduğu görülmektedir. Bu
görünüm altında, gerek yurt dışı gerekse yurt içi gelişmeler
önümüzdeki dönemde finansal koşulların sıkı olmaya devam edeceğine
işaret etmektedir.
2018 yılının ilk çeyreğinde güçlü seyreden iktisadi faaliyetin,
ikinci çeyrekte ana eğilimine yakınsamaya başladığı görülmektedir.
Gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler ve jeopolitik
gelişmeler iktisadi faaliyet açısından aşağı yönlü riskleri canlı
tutmaktadır. Yakın dönemde finansal piyasalarda gözlenen oynaklık ve
artan belirsizlik algılamaları, özellikle yatırım harcamaları
kanalıyla iç talep ve büyüme görünümü üzerinde aşağı yönlü risk
oluşturmaktadır. Para politikasında sıkılaştırılan duruşun finansal
oynaklıkları azaltarak büyüme üzerindeki aşağı yönlü riskleri
sınırlayacağı tahmin edilmektedir. Diğer taraftan, turizmde güçlü bir
şekilde devam eden toparlanmanın, olumlu küresel büyüme görünümünün ve
reel kurun destekleyici seyrinin büyüme kompozisyonu ile cari dengeye
olumlu katkısının sürmesi beklenmektedir. Kurul, para politikasındaki
sıkılaşma adımlarına ek olarak makro politika koordinasyonunun
güçlendirilmesinin, ekonomideki dengelenmenin ılımlı bir şekilde
gerçekleşmesi açısından önemine vurgu yapmıştır.
Enflasyonun yüksek seviyeleri ve enflasyon beklentilerindeki
artış, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri canlı tutmaktadır.
Toplam talep koşullarının enflasyon üzerindeki etkisinin kademeli
olarak zayıflamaya devam edeceği öngörüsü korunmakla birlikte, son
dönemde Türk lirasındaki değer kaybıyla oldukça belirginleşen maliyet
yönlü baskılar ve bunun olası ikincil etkileri enflasyon görünümünü
olumsuz etkilemektedir. Yayılım endeksleri, ekonomik birimlerin fiyat
artırma eğiliminin oldukça güçlendiğine işaret etmektedir. Enflasyonun
ana eğilimine dair göstergelerin katılık sergilemesi ve çekirdek
enflasyon seviyelerinin yüksek seyretmesinin fiyatlama davranışı
üzerinde risk oluşturmaya devam ettiği, bunlara ilave olarak yakın
dönemde başta petrol olmak üzere ithalat fiyatlarının yükselmesinin de
söz konusu riskleri artırdığı değerlendirilmektedir.
Bu doğrultuda Merkez Bankası, piyasalarda gözlemlenen sağlıksız
fiyat oluşumları ve aşırı oynaklıkların enflasyon görünümü üzerindeki
etkilerini gözeterek, 23 Mayıs tarihli ara toplantıdan bugüne,
oynaklık dönemlerinde piyasanın ihtiyacı olan likiditeyi zamanında,
kontrollü ve etkili bir şekilde sağlamak amacıyla, döviz piyasalarına
yönelik bazı düzenlemeler yapmıştır. Bu çerevede, 24 Mayıs 2018
tarihli duyuru ile 2018 yılının ikinci çeyreğine ilişkin Türk Lirası
uzlaşmalı vadeli döviz satım ihale takvimi güncellenmiş yapılan
değişiklik ile söz konusu ihaleler yoluyla oluşacak vadeli döviz satım
pozisyon tutarı 7,1 milyar ABD dolarından 8 milyar ABD dolarına
yükseltilmiştir. Ayrıca, 2018 yılı boyunca vadeli döviz satım pozisyon
tutarının ulaşabileceği üst sınır 10 milyar ABD doları olarak
belirlenmiştir. Buna ilaveten, 25 Mayıs 2018 tarihli duyuru ile
ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin sabit kur
üzerinden Türk lirası olarak yapılabilmesine olanak tanınmıştır.
Kurul, ayrıca, 28 Mayıs 2018 tarihinde, para politikası
operasyonel çerçevesine ilişkin sadeleşme sürecinin tamamlanmasına
karar verildiğini duyurmuştur. Buna göre, bir hafta vadeli repo ihale
faiz oranı Merkez Bankası politika faizi olmuş bu oran, duyuru
tarihinde geç likidite penceresi işlemlerinde uygulanan Merkez Bankası
borç verme faizine eşitlenmiştir. Ayrıca, Merkez Bankası gecelik
vadede borçlanma ve borç verme oranları bir hafta vadeli repo ihale
faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlenmeye
başlanmıştır. Böylelikle, gecelik borçlanma ve borç verme oranları bir
hafta vadeli repo ihale faizi etrafında simetrik bir koridor
oluşturacak ve piyasa faizlerinin haftalık repo ihale faizinden
belirgin ölçüde sapmasının önüne geçilecektir. Yeni operasyonel
çerçevenin uygulanmasına 1 Haziran 2018 tarihinden itibaren
başlanmıştır. Yeni çerçeve ile birlikte para politikasının
öngörülebilirliğinin artacağı ve aktarım mekanizmasının güçleneceği
değerlendirilmektedir.
Kurul, 23 Mayıs 2018 tarihli ara toplantıda verilen güçlü politika
tepkisi ve operasyonel çerçevede yapılan sadeleştirme ile yurt içi
finansal piyasalardaki oynaklığı kısmen sınırlamıştır. Bununla
birlikte, enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek
seviyeler fiyatlama davranışları üzerinde risk oluşturmaya devam
etmektedir. Bu çerçevede Kurul, fiyat istikrarını desteklemek amacıyla
Haziran ayında parasal sıkılaştırmanın güçlendirilmesine karar vermiş,
politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde
16,5’ten yüzde 17,75’e yükseltmiştir.
Merkez Bankası fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki
bütün araçları kullanmaya devam edecektir. Enflasyon görünümünde
belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş
kararlılıkla sürdürülecektir. Enflasyon beklentileri, fiyatlama
davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler
yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal
sıkılaştırma yapılabilecektir.
Para ve maliye politikaları arasında kuvvetlendirilen eşgüdümün
bir yansıması olarak kamu maliyesinin enflasyonla mücadeleye verdiği
desteğin arttığı değerlendirilmektedir. Söz konusu politika
eşgüdümünün sürekli ve sistematik bir yapıya dönüştürülmesi yönünde
yürütülmekte olan ortak çabaların 2018 yılında da enflasyonla
mücadeleye katkıda bulunacağı beklenmektedir.
Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler
enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmektedir.
Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve
yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış
gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu
çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon
görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da
güncellenmesi söz konusu olabilecektir.
Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin
olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri
olmuştur. Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın
dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı
maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal
tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak
makroekonomik istikrarı destekleyecektir. Bunun yanı sıra,
enflasyondaki katılık ve oynaklıkları azaltacak yapısal adımlara devam
edilmesi fiyat istikrarına ve toplumsal refaha olumlu katkıda
bulunacaktır."

http://www.tcmb.gov.tr/wps/wcm/connect/TR/TCMB+TR/Main+Menu/Duyurular/Basin/2018/DUY2018-24

Foreks Haber Merkezi ( haber@foreks.com )
http://www.foreks.com
http://twitter.com/ForeksTurkey